25 Haziran: Eksarhia Meydanı’nda Eylem
İktidar basınında yer alan haberlerde Atina Belediyesi’nin Eksarhia Meydanı’ndaki dükkanlara yaptığı tebligatlara göre, meydanda metro inşaatına ve Strefi Tepesi’nde Kentsel Dönüşüme yaz aylarında başlanılması bekleniyor.
İktidarın verdiği bu ültimatom, tarihi Eksarhia mahallesi karşısında son bir atış yapmaya benzemektedir.
– Eksarhia Meydanı’nda başlayacak olan metro inşaatı,
– Politeknik Üniversitesi yerleşkesinin müzeye dönüştürülmesi çabası,
– 2008’de polis kurşunuyla katledilen Aleksandros Grigoropulos’un katledildiği nokta olan Mesologiu Caddesi’ndeki anıtının lüks apartman inşaatlarının ortasında yok edilmesine yönelik çaba,
– Mahallenin tepesindeki Strefi seyirlik alanının betonlaştırılması için gerçekleşecek ağaç katliamı ve her köşeye yerleştirilecek olan kameraların yanı sıra kontrol için koyulacak olan güvenlik ile birilerinin özel çıkarları için alanın talan edilmesi girişimi,
Bunlar; bölgenin soylulaşması, mahallenin turistikleşmesi, devlet aygıtının denetimi ve devletin uyguladığı baskının artması için uygulanacak olan genel planın bir parçasıdır.
Kiraların artması, Airbnb ve yatırım şirketlerinin yüzünden konut bulmak artık neredeyse imkansız olduğundan toplumun daha yoksul tabakalarının yerinden edilmesi burada bahsedilen soylulaştırma adımlarının bir sonucu olarak karşımızda duruyor. Soylulaştırma sürecinde mevzu bahis devlet ve onun başkenti için normalleşmeyken, tabandakiler içinse yaşadıkları muhitlerden ayrılmak zorunda kalmak yani zorunlu bir yerinden edilme süreci anlamına gelmektedir.
Bu bahsi geçen metro durağının ise gazeteciliğin “bağımsız” kalemlerinin belirttiği gibi “vatandaşlara hizmet” bağlamında inşa edilmediği apaçıktır.
Eksarhia, mahallenin her noktasını kapsayan ve herhangi bir kimsenin kullanabileceği geniş bir toplu-taşıma hizmetine sahiptir. Neo-liberal politikalarla beraber kira, akaryakıt ve gıda fiyatlarındaki artışın sorumlusu olan sermaye partileri ve artıştan sorumlu zatların “halkın hizmeti için” konuşması yalnızca provoke edicidir.
Ağaçları keserek, üzerinde hiçbir şeyin yetişemeyeceği betondan ve mermerden bir zeminle beraber yine beton kullanılarak yapılacak olan havalandırma kanalları ve yürüyen merdivenlerle meydana yapılacak olan metro aslında Atina merkezde bulunan sayılı kamusal alanlardan birini ve mahalledeki tek meydanı yok edecektir.
Her türlü faaliyete on yıl boyunca kapalı olacak olan meydan, direnişlerin vuku bulduğu bir noktadan sonsuz bir üretim-tüketim trafiğinin işletilmesi amacıyla gürültünün ve çevre kirliliğinin gündelik hayatın bir parçası olacağı paravanlarla kocaman bir şantiyeye dönüştürülecek.
Bu nedenle bu süreçte mahalle savunmasının güçlendirilmesi, proje inşaatına yapılacak en iyi muhalefettir.
Kapitalist kriz ve pandemi koşullarında Yunanistan devleti, dizginsiz toplumsal patlamalar tehlikesine karşı toptan bir isyan-bastırıcı strateji geliştiriyor. Atina Nea Smyrni’de mahalle gençlerinin darp edilmesiyle geçen yıl doruğa ulaşan rejim güçlerinin şiddet terörü; eş zamanlı olarak da gösteri ve yürüyüşleri yasadışı hale getiren yasa tasarısının onaylanması aynı aklın ürünüdür.
İşgal-evlerinin boşaltılması, üniversitelerin dokunulmazlığının kaldırılması ve üniversiteler için ayrı bir polis birimi kurulması, zemin sendikacılığının ve grev silahının suç haline getirilmesi yine aynı çerçevede yer alırken bunlara karşı mücadele edenlerse devlet tarafından cezalandırılıp tutuklanmaktır.
Zengin bir direniş geçmişine sahip; İktidara, sömürüye ve baskıya karşı mücadelede uluslararası düzeyde sembol bir mahallenin boyun eğdirilmesi için devletin yaptığı planlar da aynı stratejinin ürünüdür.
Devlet, mültecilerin ve göçmenlerin barındığı öz-örgütlenen yapılarını ve mücadeleci çizgide bulunan işgal-evlerini boşalttı. Tüm mahalleyi kimyasal gaza boğdu, siyasi mücadele zeminlerini gözetim altına aldı, yüzlerce mülteci ve göçmeni, kadın, erkek ve çocuğu zorla yerinden edip toplama kamplarına hapsetti.
Ancak tarihsel olarak bu bölge; 17 Kasım 1985 tarihinde Politeknik Üniversitesi dışında katledilen Mihalis Kaltezas ve 6 Aralık 2008 tarihinde Mesologiu Sokağı’nda katledilen Aleksis Grigoropulos gibi ayaklanan gençliğin devlet katliamına uğramasının tarihsel bir hafızası olmasıya birlikte baskı aygıtı tarafından yoğun biçimde dayağa, lince, işkenceye maruz bırakılan onlarca devrimcinin kanıyla da sulanmıştır.
Sınıf dayanışması, militan bir çizgide direniş anlayışı, imecelik hali, toplumsal öz-örgütlenme, ırkçılık karşıtlığı, birlikte örülen yaşam, cinsiyet ve köken fark etmeksizin farklı insanlara gösterilen saygı, işte devlet için gerçekte esas tehlikeyi bu temellerdeki değerler ve ilkeler teşkil etmektedir.
Adil ve eşit bir dünyanın düşü ve tarihsel mücadelelerin şekillendirdiği bir toplumda açlık, yoksulluk, faşizm ve baskıdan başka bir şey vaad etme şansına sahip olmayan patronlar, Eksarhia başta olmak üzere şehrin her mahallesinden bu değerleri, ilkeleri ve verilen mücadelerin kökünü kazımaktan başka bir amaca sahip değildir.
Şehrin merkezine yapılan Büyük Yürüyüş Yolu üzerinden ihaleler ve bunlardan elde edilen servetten sonsuz inşaat alanları ve turistik bir yöreye dönüşmekte olan şehre ve şehrin merkezine dayatılmakta olan “soylulaştırma” projesine; şehrin sosyal dokusunun bir parçası olan binaların müzeleştirilmesine ve devlet üniversitelerinin sindirilmesinden kamusal ve yeşil alanların yağmalanmasına, kira artışından Strefi tepesinin özelleştirilmesi ve mahallenin mimari yapısının pazar alanına çevirilmesine ve gündelik hayatın örüldüğü alanların yağmalanmasına kadar;
Bütün bu gelişmeler devletin ve onun sahibi sermayenin her türden zenginin, otelcinin ve emlakçının; yoksullara ve ötekileştirilmişlere yönelik sınıflarının bilinciyle yaptıkları saldırıların artış halinde olduğunu göstermektedir.
Mahallenin turistik bir bölgeye dönüşümü dillendirilmektedir.
Bu bağlamda, toplumsal ve sınıfsal mücadelelerde oynadığı önemli rolden uzaklaştırılıp onun kendi mücadele tarihini de bir meta olarak tüketeceği alternatif bir eğlence merkezine dönüştürülmesi amaçlanarak Eksarhia’nın çehresinin değiştirilmesine yönelik saldırılar yıllardır sürmektedir.
Ancak “normalliği” dayatarak Eksarhia’nın sosyal, sınıfsal, politik tartışmalar için bir zemin işlevi görmesini engellemek isteyen devlet ve sermaye ne kadar çabalarsa çabalasın, Eksarhia’yı savunacak binlerce kişiyle karşı karşıya kalacaktır. Eksarhia’da yaşayan, çalışan, eylemliliklerde bulunan bizler; ki mahallemizden bahsederken “birçok dünyanın sığdığı, dünyadaki mahallelerden biri” diye savunuruz. Burası her cinsiyetten, yaştan ve kökenden insanın saygıyla bir arada yaşayabileceği bir yer. Burası sınıf dayanışmasının yaşayan bir gerçek olabileceği bir yer, devlet ve kapitalist barbarlığa karşı sorgulamanın filizlenebileceği ve toplumsal öz-örgütlenme biçimlerinin yetişebileceği bir yer. Burası “farklı” ve “arananlar”ın sığınabileceği yer. Burası dünün mücadele tarihinin bugünün endişeleri ve direnişleriyle buluştuğu yer. Burası, yani Eksarhia eşit ve adil bir dünya hayalinin Atina’nın merkezinde kök salmaya devam edebileceği yer. Çünkü bizim karşı çıktığımız, onlarınsa dayatmak istedikleri “normallik” bireyselleşme, yamyamlık, eşitsizlik, denetim ve gözetimdir.
Bütün bu sebepler neticesinde 25 Haziran’da “Eksarhia Mahallesi’nin Savunulması için Uluslararası Eylem Günü” çağrısında bulunmaktayız.
Sizleri Eksarhia ile dayanışmak ve mahallenin savunulması için her türden eylemliliğin örgütlenmesinde rol almaya davet ediyoruz.
Bu mücadele; hayatlarımızı hedef alan devletin ve sermayenin tam karşısında duran, sınıfsal dayanışmanın ve toplumsal öz-örgütlülüğün yetiştiği aynı zamanda ayaklanmaya gebe her zeminin, her mahallenin, her direniş odağının savunulması için verilen bir mücadeledir.
Eksarhia Savunması için Eylem Koordinasyonu
[Indymedia-Atina, 09/06/2022.]